renkli plazmalardan bakmak gibi
en güzelleri görmek için
koştur koştur gidilen uzunca tatil..
hoş görmekle
boş görmek
hattakine görmeyi bırakmak.
canın boğazdan geçmesi uğruna,
can uğruna ettiklerimizi görmemek için.
uzun bir yolculuk oldu bu yaz-ımızda geçen 9 gün.
zira yegane nefes aralığımızdı ya İŞ'te.
hani herbikesler bilir; TATİL nedir, ne işe yarar, öncesi sonrası nasıl ve nereye geçer diye...
neyse işte.
neyse işte.
öncelikli tavsiye;
dostunuz ve sevgilinizle uzunca bir tatile çıkmayın. ikisindende feragat etmek zorunda kalmanız içten bile değil.
biz iyiyiz...?
....bir ikincisi
hayatınızın bir bölümü
kaş-
kalkan-
kekova üçlüsünde geçsin.
geçsin ki
huzurun turkuaz ve serin halini yaşayabilin.
Assos.
denizle dertleştiğiniz nadide köşe.
herkesin bilmediği
bilmemesi de gereken
dolambaçı yollardan ulaşılan cennet köşesi.
Şimdilerde isimleri yalnızca şiirlerde geçen deniz kokan denizcilerin ağlarında düğüm atmak belki...ama yine de en güzeli eve dönmek.
Uzun yolculukta şişmiş -ama bronz, çok bronz :) - ayacıklarınızı uzatıp aptal aptal TV izlemek (sıfat için üzgünüm ama kimse bana TVnin akıllı akıllı izlendiğini söylemesin.zira "sen akıllı akıllı televizyon seyret çocuğum" lafı 8 yaşına kadar geçerlidir, gerisi lafazanlık).
belki de benim gibi gece 4 gibi evde olup sabah 7 gibi işe gitmekle tatil modundan direkt *Click Moduna (bkn. en alt paragraf) geçebilirsiniz.
ehh bir de
bu arada elinize Hermann Hesse "siddhartha" tutuşturulursa
hırsla çalışmayı, sürekli para hesaplamayı, hep yemeyi, zevki şatafatı vesairesiyle bizim hayat gayelerimizi ben'i öldürmede araç kullanan adamın öyküsüyle devam ederseniz ne güzel eve dönmek.
kendinizi ölü sanıp devam etmek yola...
turkuaz olmadan sarı olmadan eylül hüznüne gömülmek.
uzun süre oldu benle konuşmayalı, yazmayalı.özlemişim.merhaba ben.
1 yorum:
Hastane entarisiyle sokağın ortasında, yağmurun altında oğluna seslenmeye çalışan cılız sesiyle, kendini yerde bulan baba.Oğlu onu farkedip ağlayarak yanına koştuğunda, elini sıkıca tutup son nefeslerinden ikisini iki kere "aile" diyebilmek için harcıyor.Beni boşver, eşini balayına götür demeye nefesi yetmediğinden.
Uyumaktaydı gönlüm sen bu yazıyı yazmak üzereyken. Hayatının hatasını yapmak üzere olan bir ortaçağ savaşçısı gibi, bilmeden başına gelecekleri, neyaptığını bile bilmeden, hatta elindeki hançerin bile ne olduğundan habersiz boş beyinli, boş bakışlara sahip. Bu boşluk, boşluğundan değil, hayatın aptallaştırma tekniklerindeki kafiye ve ölçü kullanmayan şair edasındandı besbelli.
Bir Egodur almış başını gidiyor, zindanlarda maşrapalar eskitiyor. Hem kendine hem kendisine. Kolay bir nefes al şimdi ey başıboş sevgiliğim! Kolay olsunki bu nefes, boğulmak geldiğinde, benden yiyeceğin tokat gibi kan vurmasın gözlerine...
Tüm yaşanmamış acılarımıza selam olsun, hürmetler.
"Tanrı evreni 7 günde yarattı, ben hayatımı 7 saniyede mahvettim"*(Seven Pounds-Will Smith)
3 ayda neyapılabilir? Bir bina? Bir havalimanı yada bir köprü?Yoksa bir gemi mi? Belki biri belki hepsi. Hangisi birkaç saniye içerisinde yok edilebilir? Kuşkusuz hepsi. İnsan bu, yapar.
Elle tutulanı yok etmek, tutulmayanı yok etmekten daha az acı verir insana. Gözle görülmeyenlerdir bu evrenin asıl yapı taşları. İşte bundandır birbirimizi gördüğümüz halde göremeyişimiz. Bundandır gördüğümüz zamanda bu tiryakilik.
Dün çok anlamlı bir saatte eve dönmek için bindiğim otobüsün camında şöyle bir yazı vardı. "Nasıl ki yalnızlığı ben yaratmadıysam, yaşayacağın bensizlikte benim eserim olmayacak." (Otobüse bak sen!)
Böyle bir düşünceyi, sözü kim kime aktarmış olabilir acaba diye düşündüm durdum kafa patlattım saatlerce. İki insan arasından başka nerde geçer bu cümle ve niye geçer? Yoksa felsefi bir duruşu bir konumu, mistik bir çıkış notasımı var bu sessiz melodinin..?
Yorum Gönder