Hikaye şöyle başlıyor..
Herkesin bangır cangır bağrındığı bi yer varmış. Öyle bağırırmışlar ki kimse kimseyi duymaz, kimse kimseyi tanımazmış. yanyana yürür yüzyüze bakmaz, baktığı yeri de görmezlermiş. Çocuklar hemen büyük olur, büyükler büyüdüklerini anlamazmış. uyanır giyinir koşturur, yer, çalışır, çalışır, uyurlarmış. herkesin söyleyecekleri varmış da, herkesi dinleyecek hiçkimse yokmuş. kimse kimseyi dinlemedikçe herkesler söylenmeye başlamış, söylenmeler artmış, başka şey konuşamaz olmuşlar. herkes aynı şeyi söyler olmuş; beni kimse dinlemiyor! Bi bebek doğmuş bigün sessizce. Ağlamamış bile. Doğuran anası susmuş önce, kalbini dinlemek için. Babası susmuş sonra, nabzını ölçmek için. Çok güzel bir bebekmiş. sesi hiç sevmezmiş. ufacık bir tıkırtıda mutsuz olur kaparmış gökleri anlatan gözlerini... güzeli görmek için susmuş zamanla insanlar... Anlamak istedikçe daha sessiz olmuş, anladıkça daha sevmişler.. Sevdikçe ferahlamış hafiflemişler.. süzen bi damla ışığı sevmişler, çekirgelerin şarkısını sevmişler, rüzgarın uğultusunu sevmişler.. yanyana yürürken gördükleri yüzleri sevmişler.
Öyle sevgi dolu öyle sakin öyle sessiz olmuş ki bu yer, artık kimse buranın yolunu bulamaz, izini süremez olmuş. öyle ki dünyadan uzaklaşmış ve kaybolmuşlar zamanla.. yüzlerinde gülümseme, kulaklarında evrenin şarkısı seyre dalar evreni mutlu mırıltılarla yaşarlarmış bir zamanda.
Bazıları onları gökkuşağının altında gördüğünü söyler, bazıları bir bebeğin bakışlarında.. Nasıl bir yermiş ki hem küçücük mutluluklara sığıyor hem de hayatı doldurabiliyormuş. ..
Güzel bebek büyümüş, bu sessiz sakin ve sevgi dolu yerden ayrılıp dolaşmaya başlamış. ne zaman bi yerden geçse, birine dokunsa, mahzunlaştırır, derinlere dalıp düşündürürmüş. içi sevinçle sevgiyle dolar gözlerinden pırıltılar dökülürmüş. affedermiş hayatı, kendini dokunduğu kişi...
Siz siz olun, gözleriniz tee uzaklara dalıp gittiğinde güzel bi tutam ışık parçası arayın, onu göremezsiniz ama ardında kalan çi tanesi hayatınızı değiştirebilir.